Çeşitli zulümlere maruz kalıyorlar... Her şeye rağmen seve seve bedel ödüyorlar... İşgalci İsrail rejimi zindanlarında on bir yıl kalan Gazzeli Muhammad Al-Derawi, Siyonist zindanlarında yaşananları Millî Gazete’ye anlattı…
İşgalci İsrail rejimi zindanlarında bulunduğu on bir yıllı Millî Gazete’ye anlatan Gazzeli Muhammad Al-Derawi, “Allah bize yardım etmeseydi hiçbir şekilde sabredemezdik. Allah'ın yardımıyla sabredebildik ve işgale karşı durabildik. Bu kutsal davanın ruhu biz Filistin halkının üzerinde olmasaydı direnme şansımız olmazdı.” diye konuştu. İsrail zindanlarında acılarla dolu yaşam mücadelesi veren binlerce mahkûmdan birisi olan Muhammad Al-Derawi, Millî Gazete aracılığıyla İslam ülkelerine çağrıda bulunarak, “Bu esirler tüm ümmet adına Filistin davasını muhafaza etmeye çalışırken tutuklandılar. Esirlerimiz seve seve bedel ödüyorlar. Bu nedenle onları desteklemek, onların sesi olmak, yaşadıklarını dünyaya duyurmak bizim görevimizdir” ifadelerini kullandı.
İşgalci İsrail Rejiminin ablukası altındaki Gazze Şeridi’nde hayatını sürdüren Muhammad Al-Derawi, uzun seneler İsrail hapishanelerinde kaldıktan sonra 2011 senesinde HAMAS ile İsrail rejimi arasında gerçekleştirilen esir takası sonucunda serbest bırakıldı. 42 yaşındaki Filistinli eski esir Muhammad Al-Derawi, işgalci İsrail rejimi zindanlarında yaşadığı ve şahit olduğu olayları gazetemize anlattı.
“ÖZGÜRLÜKTEN MAHRUM KALMAK ÇOK ZOR”
Tutuklanma nedenini sorduğumuz Muhammad Al-Derawi, “Vatanımı sevdiğim, haklarımızı savunduğum ve halkımızı korumak istediğim için gerçekleştirdiğim direniş faaliyetlerim nedeniyle tutuklandım.” cevabını verdi. Tutukluluğun başından sonuna kadar çok zor bir süreç olduğunu çok büyük acılar içerdiğini kaydeden Al-Derawi, “İnsanlar hür olarak yaratılmıştır. Özgürlükten mahrum kalmak çok zor. Bir diğer nokta da şu ki, işgalcilerin kontrolü altında kalmak. Bu da çok zor bir şey. İsrail hapishanelerinde her an ölümle karşı karşıya kalabilirsiniz. Zaten işgalcilerin herhangi bir hakka karşı saygıları yok” ifadelerini kullandı.
“BUNLARIN İNSANLARA SAYGISI YOK”
İsrail rejimi güçleri tarafından tutuklandığı günü ve sonrasında yaşadıklarını Filistin İletişimciler ve Medya Derneği (FİMED) aracılığıyla gazetemize anlatan Muhammad Al-Derawi, tutuklanması sırasında gözlerinin kapatıldığını ve kendisine ters kelepçe takıldığını söyledi. Askeri bir aracın içerisindeki işgalci askerlerin ortasına atıldığını kaydeden Filistinli eski esir, “Tutuklandığım yere çok uzak olmayan bir yere götürüldüm. Burada askeri soruşturma süreci başladı. Askeri soruşturma süreci öyle bir şey ki hukuki kurallar yok. Sadece istihbaratçılar ve askeri birliktekiler arasından beni sorgulamak için gelen kişiler var. Bunların saygısı yok. Hem bedensel hem de psikolojik işkencelerde bulunabiliyorlar” dedi.
“ALLAH'IN YARDIMIYLA AYAKTA DURABİLDİK”
Topraklarını çalan insanlarla mücadele ettiklerini ve bu insanların eline esir olarak düşmenin çok zor olduğunu belirten Al-Derawi, “Ben işgalci İsrail rejiminin hapishanelerinde on bir yıl kaldım. Aslında bana verilen hapis cezası otuz yıldı. Allah'a şükürler olsun ki HAMAS ve Kassam Tugayları ile işgalciler arasında gerçekleştirilen esir takası ile birlikte özgürlüğüme kavuştum. Bu esir takasında benimle birlikte yaklaşık bin yüz esir özgürlüğüne kavuşmuştu. Hapishanedeki mücadele tıpkı dışarıdaki gibiydi. Allah'ın yardımıyla bu zorluklar karşısında ayakta durabildik. İnancımızla onlara karşılık verebildik ve sabredebildik. Biz kutsal topraklar için ümmetin adına verdiğimiz bir mücadele esnasında bu duruma düştük. Bu bizi çok rahatlatıyordu.” diye konuştu.
“ZİNDANDAKİ DİRENİŞ SONUCUNDA ÇOK ÖNEMLİ HAKLAR ELDE ETTİLER”
Filistinli direnişçi Muhammad Al-Derawi, işgalcilere karşı mücadelelerini İsrail zindanlarında da sürdürdüklerini söyledi. Zindanda verdikleri mücadele sonucunda hapishanede çeşitli haklar edindiklerini kaydeden Al-Derawi, “Kur'an-ı Kerim hafızı olabilmek, uzaktan eğitim alabilmek, tefsir, akaid gibi alanlarda dersler alabilmek... Bunlar verdiğimiz mücadele sonrasında elde ettiğimiz haklardı. Hapishanede yaptığımız bu çalışmalar da içinde bulunduğumuz zor koşulları hafifletiyordu. Hapishanede olsak bile, sizin karşınızda olacağız ve direnmeye devam edeceğiz. Bize verdiğiniz cezalarla bizi öldürmekten beter ettiğinize inanıyorsunuz ama biz hayata tutunmak için sebepler aramaktayız ve size karşı durabilmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. İşgalcilere bu mesajı verdik. Allah bize yardım etmeseydi hiçbir şekilde sabredemezdik. Allah'ın yardımıyla sabredebildik ve işgale karşı durabildik. Bu kutsal davanın ruhu biz Filistin halkının üzerinde olmasaydı direnme şansımız olmazdı.” ifadelerini kullandı.
“KASITLI TIBBİ İHMALLER NEDENİYLE YAKLAŞIK KIRK BEŞ ESİR ŞEHİT DÜŞTÜ”
Filistinli esirlerin, işgalci İsrail rejimi zindanlarında yaşadıkları zorlukları sorduğumuz Muhammad Al-Derawi, orada yaşanan acıları anlatmanın çok zor olduğunu ifade etti. İsrail zindanlarındaki yüzlerce esirin farklı hastalıklara sahip olduğunu ve bu kişilere yönelik kasıtlı tıbbi ihmalde bulunulduğunu kaydeden Al-Derawi, İsrail rejiminin bu şekilde Filistinli esirleri öldürmeye çalıştığını dile getirdi. İşgalci İsrail güçlerinin hastalara gerekli ilaçları vermediğini ve işgalcilerden en fazla ağrı kesici alınabildiğini dile getiren Muhammad Al-Derawi, “Bir kanser hastasına ya da kalp hastasına başının ağrısını giderici hap veriyorlar. Bu kasıtlı tıbbi ihmaller nedeniyle yaklaşık kırk beş esir şehit düştü. Bizzat gördüklerimi anlatmak isterim. Hapishanedeyken birkaç defa hasta oldum. Sözde hastane adı verilen bir yere götürdüler beni. Bir hapishaneden ziyade bir kasap dükkânına benziyordu. Orada hiçbir tıbbi malzeme ya da yardım verilmiyordu” dedi.
“ZİNDANDAKİ İŞKENCELER SONUCUNDA HAYATINI KAYBEDENLER OLDU”
Kalabalık sayıdaki işgal güçlerinin Filistinli esirlere rahatsızlık vermek amacıyla zindanlara köpeklerle birlikte baskınlarda bulunduğunu aktaran Al-Derawi, “Esirlere ateş açtıkları, gaz bombası attıkları oluyordu. Esirleri darp ediyorlardı, esirlerin kemiklerinin kırıldığı oluyordu. Ciddi saldırılarla karşı karşıya geldik. Ben hapishanedeyken bir saldırıda açılan ateş sonucunda bir esir öldü. Hapishanelerdeki esirlere atılan gaz bombalarından dolayı da bir esir ölmüştü.” diye konuştu. İsrail hapishanelerindeki zor şartlardan birinin de yemek konusu olduğunu söyleyen Muhammad Al-Derawi, “İsrail hapishanelerinde çok zor şartlarda yaşıyorduk. Yemek meselesi de bu noktalardan biri. Kusura bakmayın, verilen yemekler hayvanlar için bile uygun değildi” dedi.
“İNSAN HAKLARI KURULUŞLARINA ÇAĞRI YAPMAK İSTİYORUM”
Filistinli esirlerin ziyaretine gelenlerin çeşitli zulümlere maruz kalabildiğini söyleyen Al-Derawi, “Normalde bir esir, ziyarete yakını geldiğinde sevinir ama ziyarete gelenlerin maruz kaldığı şeylerden dolayı üzülüyorduk. Hatta ziyaretçi gelmemesi için istekte bulunduğumuz oluyordu. Zira bizi ziyarete gelenler saldırıya uğrayabiliyordu ya da çıplak aramaya maruz kalabiliyordu. Ben bu konuya dair insan hakları kuruluşlarına da çağrı yapmak istiyorum. Dediğim gibi normal şartlarda hapishanede tutuklu bulunan birinin ziyaretine gelinmesi o tutukluyu mutlu eder ama işgalci İsrail bu durumu dahi zulme çeviriyor” ifadelerini kullandı.
“SUÇ İSNADINDA DAHİ BULUNMADAN TUTUKLUYORLAR”
İşgalci İsrail rejiminin, ‘İdari hapis cezası’ isimli zulmü kapsamında Filistinliler bir ila altı aya kadar alıkonabiliyor. Alıkonan kişinin “İsrail’in güvenliği için tehlike oluşturduğu yönünde karar verilmesi halinde ise suç isnadında dahi bulunulmaksızın tutukluluk süresi beş yıla dek uzatılabiliyor. İsrail’in Filistinlilere yönelik zulüm politikalarının bir boyutunu oluşturan ‘İdari hapis cezası’ sistemine dair konuşan Filistinli eski esir Muhammad Al-Derawi, “İşgalciler, bir Filistinlinin suç işlemesine gerek görmeden herhangi bir suçlamada bulunmadan idari hapis cezası adıyla Filistinlileri tutuklayabiliyor. Yıllarca idari hapis cezası adı altında hapishanede tutulan esirler var. Hiçbir yargılama olmadan tutuluyorlar. İdari hapis cezası konusuna ilişkin yaşadığımız bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bir esir hakkında idari hapis cezası kapsamında dört ay hapiste kalmasına hükmedilmişti. Dört ayın sonunda nihayet hapisten çıkacağı gün geldi. Çıkış kapısında uzaktan ailesini bile gördü fakat yakınlarıyla kucaklaşamadan hakkında yeni bir karar çıktı ve tekrar tutuklandı” sözlerini sarf etti.
“MANSUR EŞ-ŞEHATİT HAPİSHANEDEN ÇIKTIĞINDA ANNESİNİ DAHİ TANIMADI”
İsrail rejimi zindanlarında yaşanan akıl almaz zulümleri gazetemize anlatan 42 yaşındaki Muhammad Al-Derawi, Hasan Selami ve Mansur eş-Şehatit isimli esirlerin on seneyi aşkın bir süre tek kişilik bir hücrede kaldıklarını söyledi. Al-Derawi, "Hasan Selami isimli bir esir vardı. Kendisi yirmi seneden fazla bir süredir işgalcilerin hapishanelerinde bulunuyor. Hasan Selami on üç sene tek kişilik bir hücrede kaldı. Başka bir esirden de örnek vereyim. Mansur eş-Şehatit isimli esir de on seneden fazla bir süre tek kişilik hücrede kaldı. Hafızasını kaybetti, on yedi senenin sonunda hapishaneden çıktığında annesini dahi tanımadı" dedi.
ÖZELLİKLE TÜRK HALKINA SESLENDİ
Hapishanenin acılarla dolu bir yaşam mücadelesi içerdiğini ve her ayrıntıda yeni bir acı keşfedebileceğinizi dile getiren Muhammad Al-Derawi, Millî Gazete aracılığıyla İslam ülkelerine önemli çağrılarda bulundu. İsrail hapishanelerindeki esirlerin tüm ümmet adına Filistin davasını muhafaza etmeye çalışırken tutuklandığını kaydeden Al-Derawi, “İslam ülkelerine seslenmek istiyorum. Filistin halkına gösterdiğiniz yakınlık nedeniyle de özellikle Türk halkına seslenmek istiyorum. İsrail hapishanelerindeki esirler, sadece kendilerini ya da ailelerini savundukları için hapse düşmediler. Bu esirler tüm ümmet adına Filistin davasını muhafaza etmeye çalışırken tutuklandılar. Bu nedenle bedel ödüyorlar. Esirlerimiz seve seve bedel ödüyorlar. Bu nedenle onları desteklemek, onların sesi olmak, yaşadıklarını dünyaya duyurmak bizim görevimizdir. İslam ülkeleri, Filistinli esirler için hukuk heyetleri oluşturmalı. Hapishanedeki esirlere ulaşılmalı ve içerisinde bulundukları şartlar görülmeli, işgalci İsrail'e geniş ve kapsamlı bir baskı kurulmalı. Esirlerin özgürlüklerine kavuşmaları için ne gerekiyorsa yapılmalı.” ifadelerini kullandı.
“KARDEŞİNİZİN YA DA EŞİNİZİN HAMİLE BİR ŞEKİLDE HAPİSHANEDE BULUNDUĞUNU DÜŞÜNÜN”
Al-Derawi, işgalci İsrail hapishanelerinde dört binden fazla esir bulunduğunu ve bu esirler arasında kadınların da olduğunu söyledi. Al-Derawi, “Kız kardeşinizin ya da eşinizin hamile bir şekilde hapishanede bulunduğunu düşünün. Doğum zamanı geldiğinde elleri kelepçeli bir şekilde doğum yapıyor. Esirler bizim namusumuzdur. İşgalci İsrail hapishanelerinde dört binden fazla esir bulunuyor. Yaklaşık iki yüz çocuk var hapishanelerde. Ramazan ayındayız, iftar ve sahur sofralarında aramızda olmayan insanların özlemini çekiyoruz. Hapishanelerdeki insanların kardeşiniz, oğlunuz, ablanız, eşiniz olduğunu düşünün. Yaklaşık beş bin insandan bahsediyoruz. Sanki dünya dışında bir yerdeler gibi.” dedi.
“ÖZGÜR KUDÜS'TE BULUŞMAK UMUDUYLA YAŞIYORUZ”
Filistinli esirlerin yaşadıklarının hep gündemde tutulması ve hep anlatılması gerektiğini belirten Al-Derawi, Türkiye'deki medya mensuplarına çağrıda bulunarak, “Çalışmalarınızda Filistinli esirler için de bir yer olsun. Bu konu sadece Filistin Esirler Günü'nde değil, her gün ele alınmalı. Orada büyük bir acı var, bir yaşam mücadelesi var.” diye konuştu. Filistinli esirlerin umutla yaşadıklarını söyleyen Muhammad Al-Derawi, sözlerini, “Ben nasıl ki esir takası ile özgürlüğüme kavuştuysam hapishanelerde yaşayan diğer esirler de özgür kalma umuduyla yaşıyorlar. Biz serbest bırakıldık ama arkamızda bıraktığımız kardeşlerimize söz verdik. Onların sesi olmaya devam edeceğiz. Bugün değilse yarın özgürlüklerine kavuşacaklar. Bütün esirlerle birlikte özgür Kudüs'te buluşmak umuduyla yaşıyoruz.” ifadeleri ile sonlandırdı.(MilliGazete)